Ana içeriğe atla

Annemin annesine...

Yapayalnız günlerin beş çocuklu annesiydin. 80 yaşına merdiven dayamışken bile ne genç kadındın sen. Yıllar geçerken birer birer ne ağır yükleri sırtlandın da yine de bükülmedi belin. Biliyorum vedalaşamadık, biliyorum özlemiştin, özlemiştik. Senin hikayen bitmedi daha. Toprağa attığın tohumlar yeşeriyor bak dünyanın dört bir yanında. Sen anlamsız hesaplaşmaların tam orta yerinde bazen de kıyısında sürdün gittin yaşamını. Sana sorulacak bir hesap kaldı mı? Hayır. Hesap tamamdır. Alnın ak, kalbin dimdik buluşacaksın tanrıyla yanında kırgınlıkların. 
Sana söylenecek o kadar çok şey kaldı ki boğazımda düğümlü.  Ben de evladınım senin annemin annesi. 
"Ten ten ten altı, pabuç altı gön altı. İnanmazsan say da bak onaltıdır, onaltı" Çocuktum, sen öğretmiştin, bu tekerleme eşliğinde saydığın tespih tanelerinin sayısının her seferinde 16 çıkacağını. O zaman sihir gibi gelmişti. Büyük kadının yarattığı muhteşem bir sihir. 
Şimdi yeniden senden bir sihir bekliyorum. Yeni bir sihir daha göster bana. Bir sürü makineyle dolu o hastane odasından kurtul. İçinde yaşayan genç kadının bunu başaracağına inanıyorum. 
Annemin annesi, elbette biliyordum hayatın bizi bir finale doğru sürüklediğini, bizim de bir ayrılık yaşayacağımızı. Şimdiyse ne kadar zor anlatabilsem keşke. 
Günlerdir sesin kulaklarımda. Böyle bir veda yakışmadı bize. 
Ölüm ne kadar gerçek oysa tüm en gerçekler bile diz çöküyor önünde,  çaresizce. Şimdi biz de diz çöküyoruz, aynı çaresizlik omuzlarımızda. 
Yapayalnız, tenha günlerinin beş çocuklu annesiydin. Yalnız değilsin artık. Görmüyor musun başucunda bekliyor melekler. Elinden tutacaklar yakında. Seni kalbinde hiçbir şüphe olmaksızın çıkaracaklar gökyüzüne. 
Hakkını helal et ciğerimin köşesi, iki gözüm, annem, hakkını helal et. Sana can verenin aşkına hakkını helal et. Belki bir kez daha kısmet olmayacak, öpmek solgun yanaklarından. Belki bir kez daha kısmet olmayacak öpmek ellerinden ama seni özlemek gerçek olacak ömrümün sonuna kadar. 
Bize bağışlayana emanet ediyorum seni anneannem. Ellerinden, yanaklarından, gözlerinden öpüyorum. Seni çok sevdim, bir evladın annesini sevdiği gibi. 
Veda yakışmıyor dedim ya. Veda etmek yok. Çünkü bundan sonrası için daha büyük bir yer ayırdım sana kalbimde. 
80 yaşına merdiven dayamışken bile ne ölümsüz, ne kadar genç kadındın Neriman Soğuk sen...

Özgür...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneme...

Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına.  Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle.  Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten

Bu mektup sana...

Kömür karası gözlerinin arasına sıkışıp kalmış gönlümü kurtarmak mümkün mü? Yüreğine çekildin, sımsıkı kapalı kapılar. Bir ışık bekliyorum bilesin. O sımsıkı kapalı kapının ardından sızacak minicik bir ışığı bekliyorum. Gülerken ağlıyorsun farketmedim mi sanıyorsun? Hissetmek o kadar zahmetsizce, zorlanmadan kalbindeki isyanı, ne kolay biliyor musun? Mutluluk çiçekleri açmıyor artık senin topraklarında. Kendini mahkum ettiğin çıkmazdan kurtulman bu kadar zor mu? Duygularına vurduğun prangaları sök at ne olursun. Sen mutlu ol yeter ki varsın yansın dünya. Hayatın seni kavramasını daha ne kadar engelleyebilirsin söyle bana? Kavradı yaşam belki de seni gönlünün en gizli, hisli yerlerinde, bunu kabul etmek istemiyorsun. Neden bir ses çıkmıyor, neden kapılar kapalı sımsıkı? Anlıyorum seni, silmek zor gönülde yıllardır birikmiş, kederin eşlik ettiği yalnızlığı. İçten içe açılmış, hiç kabuk bağlamamış, derin yaraların izlerini yok etmek zor. Kaldır başını artık kubbelerin arasından, yüreklice

Başlıksız...

Varsıl sevdaların bitmez sanıldığı, keşmekeşlerin sinsiliğinden uzakta bahtiyar hayatların yakınında bir umut... Çürümüş yelkovan ile akrepten medet uman, paslanmış hislerin esaretinden azat olmak. Ciğersiz, kalıpsız sevdaların azap dolu serzenişlerini görmemezlikten gelmek. ---o--- Işığı görmek belki de her hüznün ardında... Hangi ayrılık, hangi kopuş bu kadar yaralar? Hangi gidiş bu kadar acımasız, bu kadar yalan? Hangi veda bu kadar umursamaz, bu kadar gamsız? Kalben çöküş, inciniş...