Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

''Olmaz''

Birkaç zamandır seni düşünüyorum. Sen sarışın bir yağmursun çorak iklimimde. Yağ yağabildiğin kadar belki güzel bir beyaz şakayık açar gözlerimde. Bir bakış mesafesinde gelip, bir iç çekişi arasında gidişin. Kuru ekmeğime sen azık oldun duru sudan sonra. Bir cümleye mahkum ettin, bende kelimeler tükendi. Katli vacip inkarlarımın, lime lime edilesi inatçılığımın önüne dikilmesini izliyorum uzaktan. Yazılarla dokunabilmek kalplere. Paha biçilmez binbir duyuşun ardında gizlenen onca kavrayışın titrettiği hayaller. Eylem zamanı geldiğinde yeniden sürekli yeniden geri çekilen cesaret. ''Olmaz'' olasılığının üstü üste yaşadığı gergin zaferler. Yenilginin sarhoşluğuna kapılan, asr-ı yalnızlığın, tekamül edişine çaresizce şahit olmak. Bir devrim yaratabilmek ya da dünyayı indirebilmek Atlas’ın sırtından, sıkıntılı… Saflığa indirgenememiş, durulmamış, çalkantılı bu hayatı pas geçmek, ne zor… Birbirine kenetlenmiş kinlerin, küfürbaz gülüşlerin arasında bir yol var mı? Sen misin?

Masandaydı

Esrik kabahatların alabildiğince koşuşturduğu kalbine kızgınım. Dinmez pervasızlıkların ve tükenmez pişmanlıkların eritip, tükettiği saflığına inanmak ne kadar zor. Zarif kıskançlıklar içerisinde dönüp dolaşan, hiç yolunu bulamayan kayıp duygular… Sen ne kadar inkar etsen de hala beni arayan gözlerin. Yüzünden eksilen parıltıyı özlüyorum. Ne kadar kusursuzdun, bense ne kadar hayran. En hırçın geceler kadar siyah saçlara eşlik eden kara gözler. ''Benimsin''… Sonra bir arabanın camından batarken, dertleri de alıp götüren güneş. Hani sen fotoğrafını çekmiştin, masandaydı… Bir daha batmadı güneş hep asılı kaldı o anda inan. Üzgünüm… En sırlı, gizli duyguları başkalarına ifşa ederken sen, kızmadım. Duygularına hürmetten başka bir suçum yok bilesin. Umarsızca saçıp savurduğun benliğinin arkasından gözyaşı döküyor musun? Büyüsü bozulmuş gözlerine anlam yüklemeye çalışmak yordu belki beni. Sen benim el değmemiş, üzerine tek çiğ damlası düşmemiş topraklarımdın. Sanmıştım ki yüz

Kalmadı

Sessiz kalmanın bedelini ödüyor kalbim, Yoksullaşan naifliğinin kahrı öldürüyor, Seninle başını yerden kaldıran gururum, Gidişinle yas tutuyor. Saniyeler paslanıyor, dakikalar çürüdü. Kimsesizlik içimi oyuyor adeta, Sokaklar da sahip çıkmıyor artık bana Herkes, herşey terk etti, Sığınılabilecek sıcak bir bakış kalmadı bu kentte Kalmadı…