Ne oldu, ne oldu anlayamıyorum? Ne değişti? Bu kadar yıkan, eriten, dağıtan, parçalayan ne mertliği? Sinsi bir tuzak kuruluyor ötelerde, berilerde, hissedilmeyecek gibi değil. İnsanların arsızlığın, soysuzluğun yakıcı ateşine bu kadar kavrulmaları niye? Kalıpsızlığın alıp götürdüğü yüreklerin giderek sarardığını görerek yaşamak... Biri çıkar da açıklar bu gidişi diye beklemek ne kadar anlamsız. Bir bunaltı havası çöktü gönüllere, insanlar riya duvarlarıyla örülü küçük dünyalarına gizlenirken, senin kaçacak bir yer bulamaman... Çok zor. Sevgiler, artık badem ağacının minik çiçekleri kadar bile yaşamıyor. Metalden, puslu kalplerin ürettiği sevdalar, paslanıyor bir süre sonra dökülüyor. Şairler sustu, şiirler isyanda... Prangalarından kurtuldu kin. Gövdeler yarılıyor ortadan ikiye, umut mu, o hiç yok bu sıralar müzmin kaçkın...