Ne oldu, ne oldu anlayamıyorum? Ne değişti? Bu kadar yıkan, eriten, dağıtan, parçalayan ne mertliği? Sinsi bir tuzak kuruluyor ötelerde, berilerde, hissedilmeyecek gibi değil. İnsanların arsızlığın, soysuzluğun yakıcı ateşine bu kadar kavrulmaları niye?
Kalıpsızlığın alıp götürdüğü yüreklerin giderek sarardığını görerek yaşamak... Biri çıkar da açıklar bu gidişi diye beklemek ne kadar anlamsız. Bir bunaltı havası çöktü gönüllere, insanlar riya duvarlarıyla örülü küçük dünyalarına gizlenirken, senin kaçacak bir yer bulamaman... Çok zor.
Sevgiler, artık badem ağacının minik çiçekleri kadar bile yaşamıyor. Metalden, puslu kalplerin ürettiği sevdalar, paslanıyor bir süre sonra dökülüyor.
Şairler sustu, şiirler isyanda... Prangalarından kurtuldu kin. Gövdeler yarılıyor ortadan ikiye, umut mu, o hiç yok bu sıralar müzmin kaçkın...
Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına. Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle. Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten
Yorumlar