Sana iki satır birşeyler yazmak için alıyorum kalemi elime. Zaten şu sıralar tek yazabildiğim senin bende yarattığın duyguların yön verdiği kelimeler. Sana birşeyler yazmak aslında bir hesap döngüsü belleğimde. Sana bunca yazmışken, sen bunca yerleşmişken kalbime, sen bunca yol almışken benliğimde şimdi diyorlar ki ''olmaz''...
Ey sevgi fukarası, haddini, kendini bilmez. Sen kimsin? Edebimden susuyorum, senden korktuğumu mu sandın yoksa? Sen sadece sinsi kaypaklığına, pişkin arsızlığına, kokuşmuş ahlaksızlığına kurban etmeye çalışıyorsun aşkı. Ne senin ne de taşeronluğunu yapan kimsesizlerin gücü yeter inan buna. Senin anlayamayacağın; senin ömrün boyunca boğazına kadar gömülü olduğun pisliğin içerisinde yeşertemeyeceğin tertemiz bir şeyler vücut buluyor her gün bu topraklarda.
Sen ve senin gibi hiç sevilmemiş kemik yığınlarından sevgiye hürmet beklemek ne kadar saçma oysa ki. Sen ve senin gibi silikonlu hayat yaşayan, hormonlu beyinlerden sevgiyi anlamalarını beklemek ne kadar saçma değil mi?
Hatalarını engellemekte üşengeç, ilgisiz davrandığı evladının, çıktığı sevda yolculuğunda hayatında bir kez olsun doğru birşey yapmaya çalıştığını göremeyen, insanlığa, edebe, ahlaka, vicdanlara sığmayan her türlü yöntemle onu engellemeye çalışan bir anneden ''anlamasını'' beklemek ne kadar zor değil mi kalbim?
Hayatları boyunca huzuru tatmamış, her gece aynı yastığa baş koyduğu insanın ruhunda başka ruhların izlerini sürmüş zavallı, tedirgin benlikler.
-İbret vesikaları
Bu insanları birer ''ibret vesikası'' olarak kaydedin belleklerinize. Hiç unutmayın, gelecekte bir gün ne olursa olsun yanınızda nefes almalarını bile engelleyin, havanızı kirletmelerine izin vermeyin.
Cehaletin karanlık dehlizlerinde el yordamıyla derinlere ilerleyen bu insanları ayıklamak lazım toplumlardan. Hepsini bir arada, birbirlerine en habis karanlıkları bulaştıracakları kuyulara atıp üzerlerine de beton dökmek gerekir zannımca.
Bu karaktersizlerin aslında toplumların bekaları için afişe edilmelerinin önünü açacak normların ivedilikle geliştirilmesinden yana bir iradem olduğunu açıkça belirtmeliyim. Bu tiynetsizlerin, bu ahlaksızların boyunlarına asılacak birer yaftayla sokak sokak gezdiririlip, sergilenmeleri gerektiğine yürekten iman ediyorum.
Ağızlarından, burunlarından, tıksırıncaya kadar etlerini yedikleri insanların kanı damlayan bu cibilliyetsizler için ne söylenebilir ki daha fazla ''Allah selamet versin'' demekten başka.
En büyük ceza sanırım bu insanlar için gelecekte bir gün derinlemesine yaşadıkları pişmanlıkları olacak. Benim tavsiyem, asla affetmeyin, ne olursa olsun. Çünkü unutmayın, bu insanların kumaşları defolu, yırtık, zedelenmiş. Yürekleri kir, pas ve pislik içerisinde. Hayasızlık çeşmesinden kana kana beslenen bu yarasaları uzak tutun hayatınızdan.
Bu edep fukaraları için söylenecek son sözüm, ''Allah'ın adalet değirmeni yavaş ama kusursuz öğütür...''
Özgür
Yorumlar