Ana içeriğe atla

Biliyorum...

Biliyorsun delilik benle olmak. Savrulduğumda tozlarım kaplıyor dört bir yanı. Uzun sürüyor gidişlerim. Kapatıyorum yolları umutsuzluğumla. Kırıyorum, incitiyorum biliyorum. Sonra güneşi kapatıyor hiddetim. Biliyorum. Kızgın, kinli duyguların hükmettiği benliğim yanıyor kızılca kıyamet adeta. 
Ya sonra? Duygular körelince, yürek durulunca ki durulalı oluyor çokça zaman.  Sonra işte sonrası önemli. Simsiyah bir güneş uç veriyor ötelerden berilerden.  Hep aynı şey oluyor.  Herşey,  herkes gidiyor, sen geliyorsun. Hatalarınla, günahlarınla sen geliyorsun. Ben? Ben bekliyorum, gelişini. 
Hep aklın takılı, "unutmamışsa" diye. Geçti inan geçti. Kan damlamıyor ciğerlerimden artık. 
Ağlamıştım... Şahit buna iki şehir arasındaki yol,  ağaçlar. 
Sen yıktın, sen dağıttın, sen savurdun, sen dürüsttün... Anlamamıştım, anladım. Anladığımı anla lütfen. Hatırlama,  hatırlatma.  
Sen önemlisin. Gözler özlüyor, kalp çağırıyor. Çağrılısın kalbime,  unutma. Zamanı uzatma. Yürüme artık, koşmaya başla. Koşmalısın bana. Koşmalısın ki... 
Zaman daralıyor. Zaman kemiriyor. Zaman hain, dost değil.  İçimde esrik rüzgarlar kavuruyor dört bir yanı. Kaç kere yenildim, kaç kez tenhalaştım unuttum. İşte tam da bu yüzden koşmalısın artık. Işık sızmıyor dört bir tarafım kapalı sımsıkı. Kalbim perişan, yorgun,  telaşlı. 
Biliyorum delilik benle olmak. Sen ol ama yine de. Paylaş sensiz kimsesizliğimi. Paylaş bensiz sensizliğimi...

Özgür...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneme...

Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına.  Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle.  Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten

Bu mektup sana...

Kömür karası gözlerinin arasına sıkışıp kalmış gönlümü kurtarmak mümkün mü? Yüreğine çekildin, sımsıkı kapalı kapılar. Bir ışık bekliyorum bilesin. O sımsıkı kapalı kapının ardından sızacak minicik bir ışığı bekliyorum. Gülerken ağlıyorsun farketmedim mi sanıyorsun? Hissetmek o kadar zahmetsizce, zorlanmadan kalbindeki isyanı, ne kolay biliyor musun? Mutluluk çiçekleri açmıyor artık senin topraklarında. Kendini mahkum ettiğin çıkmazdan kurtulman bu kadar zor mu? Duygularına vurduğun prangaları sök at ne olursun. Sen mutlu ol yeter ki varsın yansın dünya. Hayatın seni kavramasını daha ne kadar engelleyebilirsin söyle bana? Kavradı yaşam belki de seni gönlünün en gizli, hisli yerlerinde, bunu kabul etmek istemiyorsun. Neden bir ses çıkmıyor, neden kapılar kapalı sımsıkı? Anlıyorum seni, silmek zor gönülde yıllardır birikmiş, kederin eşlik ettiği yalnızlığı. İçten içe açılmış, hiç kabuk bağlamamış, derin yaraların izlerini yok etmek zor. Kaldır başını artık kubbelerin arasından, yüreklice

Başlıksız...

Varsıl sevdaların bitmez sanıldığı, keşmekeşlerin sinsiliğinden uzakta bahtiyar hayatların yakınında bir umut... Çürümüş yelkovan ile akrepten medet uman, paslanmış hislerin esaretinden azat olmak. Ciğersiz, kalıpsız sevdaların azap dolu serzenişlerini görmemezlikten gelmek. ---o--- Işığı görmek belki de her hüznün ardında... Hangi ayrılık, hangi kopuş bu kadar yaralar? Hangi gidiş bu kadar acımasız, bu kadar yalan? Hangi veda bu kadar umursamaz, bu kadar gamsız? Kalben çöküş, inciniş...