Gözüm uykuya hasret, sapları sararmış beyaz başakların güneşe hasretliği gibi... Hangi dalgada, hangi yelde, hangi gecede ve de gündüzde senden haber var söyle? Yangın yeri gönlümde senden ufacık bir haber çare olurdu bana. Gidişinin bu kadar uzun süreceğini söylemedin oysa Ayak izlerin tozlu yollardan silineli o kadar zaman oldu ki, ruhumda estirdiğin asi rüzgarlar, kalbimdeki umut ağacının dallarını kırıyor birer birer. Sensizim, sensizlik, alışageldiğim dinginliği bitkinliğe çeviriyor usulca ve bu gidişe ''dur'' demek elimde değil asla. İstesemde elim varmıyor ciğerimi kavramaya. İçten başlayan kanama bedenimi sararken yavaşca sen artık beynimin her kıvrımında işli bir anı olarak kaydedilmeye başladın bile belleğime.
Mutlu değilim, elbette hiç olmayacağım ama zaman, rüzgarın kumun üzerindeki yazıyı süpürdüğü gibi süpürüyor seni benden . ''Gitme'' diye bağıran gözlerime bir an bile bakmadan çekip gittiğin gün sana başkaldırdım. Sevdana sadık kalarak, sana ihanet etmeden. Haberin var mı? Artık gözümde tütmüyorsun, ciğerimde göz göz olmuş yaralar kapanıyor. Yine de bakıyorum, hissetmeye çalışıyorum, ''hangi dalgada, hangi yelde, hangi gündüzde ve de gecede senden haber var '' diye.
Özgür Çoban...
Mutlu değilim, elbette hiç olmayacağım ama zaman, rüzgarın kumun üzerindeki yazıyı süpürdüğü gibi süpürüyor seni benden . ''Gitme'' diye bağıran gözlerime bir an bile bakmadan çekip gittiğin gün sana başkaldırdım. Sevdana sadık kalarak, sana ihanet etmeden. Haberin var mı? Artık gözümde tütmüyorsun, ciğerimde göz göz olmuş yaralar kapanıyor. Yine de bakıyorum, hissetmeye çalışıyorum, ''hangi dalgada, hangi yelde, hangi gündüzde ve de gecede senden haber var '' diye.
Özgür Çoban...
Yorumlar