Ana içeriğe atla

Çoban ateşi...

Sen gönlümde uzaklarda bir yerlerde yanan çoban ateşiydin hic sönmedin.  Kalbimde tütüyordun duman duman. Sana kavuşmak... Sonra yürümeye basladım sana doğru. Kelimelerce, cümlerce yürüdüm. Yaklaştıkça ısındı ciğerlerim. Sen kokuyordu üstüm başım buram buram. Sen giderek daha da büyüyordun, daha sıcak sanki. Ben umut ağlıyordum gözlerimde bitmeksizin. Menzil kısalırken her harfte, her kelimede ben özlem sızlıyordum anılarımda. Bir gün duydum seni, yıllar sonra ilk telaş, ilk tedirginlik ve ilk dokunuş. Sesin dokundu önce kulaklarıma. Hiç bitmesin istedim o an. Ateşin kenarındaydım artık. Umutlarım ısındı umutsuzca. Yol zordu, zorluklarla doluydu. Mayın tarlası, hain duygularla çevriliydi dört bir yanı ama sen vardın sonunda. Üç kuruşluk, pespaye dillere dolandık kıyasıya, sonra bitti. Sabır, namus, erdem galip geldi ve bitti. Sen geldin. Bana geldin. Umut oldun, aşk oldun, çiçek oldun, kalp oldun, ben oldun, sen oldun geldin. Bana geldin. Hoş geldin, iyi ki geldin. Bugün senin kalbime doğduğun gün. Bugün senin gözlerinin ışıkla buluştuğu ilk gün. Dileğim, ömrüme kattığın güzellikler seni bulsun. Dileğim, kalbime verdiğin huzur seni bulsun. Dileğim, yaşattığın mutluluk seni bulsun. Umut olsun, aşk olsun, her bakışta hiç bitmeyen sevda olsun.
Özgür. 23.06.2017 - Bremerhaven 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneme...

Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına.  Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle.  Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten

Bu mektup sana...

Kömür karası gözlerinin arasına sıkışıp kalmış gönlümü kurtarmak mümkün mü? Yüreğine çekildin, sımsıkı kapalı kapılar. Bir ışık bekliyorum bilesin. O sımsıkı kapalı kapının ardından sızacak minicik bir ışığı bekliyorum. Gülerken ağlıyorsun farketmedim mi sanıyorsun? Hissetmek o kadar zahmetsizce, zorlanmadan kalbindeki isyanı, ne kolay biliyor musun? Mutluluk çiçekleri açmıyor artık senin topraklarında. Kendini mahkum ettiğin çıkmazdan kurtulman bu kadar zor mu? Duygularına vurduğun prangaları sök at ne olursun. Sen mutlu ol yeter ki varsın yansın dünya. Hayatın seni kavramasını daha ne kadar engelleyebilirsin söyle bana? Kavradı yaşam belki de seni gönlünün en gizli, hisli yerlerinde, bunu kabul etmek istemiyorsun. Neden bir ses çıkmıyor, neden kapılar kapalı sımsıkı? Anlıyorum seni, silmek zor gönülde yıllardır birikmiş, kederin eşlik ettiği yalnızlığı. İçten içe açılmış, hiç kabuk bağlamamış, derin yaraların izlerini yok etmek zor. Kaldır başını artık kubbelerin arasından, yüreklice

Başlıksız...

Varsıl sevdaların bitmez sanıldığı, keşmekeşlerin sinsiliğinden uzakta bahtiyar hayatların yakınında bir umut... Çürümüş yelkovan ile akrepten medet uman, paslanmış hislerin esaretinden azat olmak. Ciğersiz, kalıpsız sevdaların azap dolu serzenişlerini görmemezlikten gelmek. ---o--- Işığı görmek belki de her hüznün ardında... Hangi ayrılık, hangi kopuş bu kadar yaralar? Hangi gidiş bu kadar acımasız, bu kadar yalan? Hangi veda bu kadar umursamaz, bu kadar gamsız? Kalben çöküş, inciniş...