Ana içeriğe atla

KALBİNE MUHTACIM...




Kalbim kokluyor seni, nereye gitsen, nerede olsan buluyor. Sen benim yaşamımın özetisin. Seninle başlıyor nefes, seninle sürüyor umut ve seninle yaşıyor kalbim. Sen benim ruhumdan, özümden damıttığım biricik duygularımın en anlamlı, en temiz yanısın. Sen gönlümden kopup gelen en durdurulamaz, beni içerisine alıp yok eden, eriten çığsın.
Senin olmak…
Ben senin tek bir damla gözyaşına kıyamazken, benden uzakta nefes bile alma. Yollar uzayıp giderken kalplerimizde, şunu bil ki kıymeti yok sensiz süregiden günlerin. Sen o kadar hızlı, o kadar merhametsizce kazındın ki gözlerime, olmadığın hiçbir bakış anlamlı değil. Sana bin kez yemin ederim aldığın tek nefese ölürüm.
Tanrıma emanet ederken ömrüm gözlerini biliyordum ki sen hep benimdin. Seni sevmek nefes, seni sevmek umut, seni sevmek yaşam, seni sevmek hüzün, seni sevmek acı, seni sevmek gözlerin…
Bir yolculuksun hiç durağı olmayan, sen uçsuz bucaksın bir okyanussun, sonun yok. Gidiyorum, gidiyorum, koşuyorum milyonlarca kilometre tükeniyor, sen bitmiyorsun. Sen yarasın gönlümde, kabuk bağlamayan. Seni nasıl sevmeliyim, nasıl sevsem yetmiyor, olmuyor. Sana kelimeler, cümleler tükeniyor. Bir bakıyorum seni bende görüyorum. Ağla halime. Belki tertemiz gözyaşların acınası, derbeder duygularımı yıkar.
Nasıl da sildin yılların birikmiş pasını kalbimden. Kimsesizlik yer etmişken yarınlarımda, ilan etmişken hükümrânlığını sen nasıl da benim oldun. Beni nasıl da çekip aldın dipsiz yokluğumdan.
Kapat gözlerini beni düşün, sana nasıl da sevdalıyım. Sen bir yangınsın ciğerimde. Arkanda bana ait ne varsa yakıp, yıkıyorsun ta ki geriye bir tek sen kalana kadar.
Sana yazmak ne zor kalbim. Senin ne kadar ince, bir o kadar kırılgan kalbine muhtacım. Bak sana söylüyorum kalbine aşığım, kalbine aşığım. Ben onu anlıyorum, senin kalbin benim özelim. Anlamayanlara açma artık onu, kim olursa olsun, hak etmeyenlere.
Kapat gözlerini beni düşün, seni seviyorum.
Sen benim varlığım, sen benim yokluğum, sen benim kalbim, sen bensin, sen benim gözlerim, sen benim ateşim, sen benim külüm, sen benim yazım, sen benim kışım, sen benim nar tanem, sen benim nur tanem, SEN BENİM DİLEĞİM…

Özgür Çoban

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneme...

Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına.  Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle.  Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten

Bu mektup sana...

Kömür karası gözlerinin arasına sıkışıp kalmış gönlümü kurtarmak mümkün mü? Yüreğine çekildin, sımsıkı kapalı kapılar. Bir ışık bekliyorum bilesin. O sımsıkı kapalı kapının ardından sızacak minicik bir ışığı bekliyorum. Gülerken ağlıyorsun farketmedim mi sanıyorsun? Hissetmek o kadar zahmetsizce, zorlanmadan kalbindeki isyanı, ne kolay biliyor musun? Mutluluk çiçekleri açmıyor artık senin topraklarında. Kendini mahkum ettiğin çıkmazdan kurtulman bu kadar zor mu? Duygularına vurduğun prangaları sök at ne olursun. Sen mutlu ol yeter ki varsın yansın dünya. Hayatın seni kavramasını daha ne kadar engelleyebilirsin söyle bana? Kavradı yaşam belki de seni gönlünün en gizli, hisli yerlerinde, bunu kabul etmek istemiyorsun. Neden bir ses çıkmıyor, neden kapılar kapalı sımsıkı? Anlıyorum seni, silmek zor gönülde yıllardır birikmiş, kederin eşlik ettiği yalnızlığı. İçten içe açılmış, hiç kabuk bağlamamış, derin yaraların izlerini yok etmek zor. Kaldır başını artık kubbelerin arasından, yüreklice

Başlıksız...

Varsıl sevdaların bitmez sanıldığı, keşmekeşlerin sinsiliğinden uzakta bahtiyar hayatların yakınında bir umut... Çürümüş yelkovan ile akrepten medet uman, paslanmış hislerin esaretinden azat olmak. Ciğersiz, kalıpsız sevdaların azap dolu serzenişlerini görmemezlikten gelmek. ---o--- Işığı görmek belki de her hüznün ardında... Hangi ayrılık, hangi kopuş bu kadar yaralar? Hangi gidiş bu kadar acımasız, bu kadar yalan? Hangi veda bu kadar umursamaz, bu kadar gamsız? Kalben çöküş, inciniş...