İncir gözlüm… Sana
sevda yazmaya başlayalı yeniden barıştı kalemle kağıt. Sen akıyorsun kalemimin
ucundan kıyasıya. Namert gözlerin kirlettiği sevda yazıları yeniden alev alırken
yüreğimde, sen varsın gözlerimde. Seni yazarken beynimde uçuşan binlerce
yalnızlık çürüyor apansız, ansız. Gözlerinde çakılıp kalan yıllarımı geri
alıyorum senden. Kalbimde yana yakıla dönüp duran sen ve “hep sonradan gelir aklım
başıma”…
Ölürüm yar aldığın tek bir nefes için. Senin bir tek bakışın yıkıyor
gönlümdeki umutsuzlukla yüklü dağları ve sen başlıyorsun ardından sen devam
ediyorsun, sen bitiriyorsun beni yazan cümleleri.
Yokluğunda eskittim
binlerce sensizliği, ağladı gözyaşlarım sonra kangren bir kimsesizliğin orta
yerinde uyandım zehir zemberek bitmeyen kırçıl sabahlara. Yokluğunun yüklediği
kederleri taşıyamadı kalbim, kanadı…
Zifiri bir sevdanın tam orta yerindeyim şimdi. Tek Dileğimsin... Senin yarattığın küçük dünyamızda yaşıyorum, yaşayacağım. Gözüm gibi seveceğim seni, ekmek gibi, hava gibi, su gibi… Seveceğim, gariban çırpınışlara, yoksul namuslara rağmen. Öleceğim yine seveceğim, öleceğim yine seveceğim ta ki yeniden sana aşık olmak için dirileceğim güne kadar…
Zifiri bir sevdanın tam orta yerindeyim şimdi. Tek Dileğimsin... Senin yarattığın küçük dünyamızda yaşıyorum, yaşayacağım. Gözüm gibi seveceğim seni, ekmek gibi, hava gibi, su gibi… Seveceğim, gariban çırpınışlara, yoksul namuslara rağmen. Öleceğim yine seveceğim, öleceğim yine seveceğim ta ki yeniden sana aşık olmak için dirileceğim güne kadar…
Özgür Çoban