Uzun zamandır bir sorunun yanıtını düşünüyorum; insanlar tüm benliklerinin en saygıdeğer omurgasını oluşturan şeref ve vicdani namuslarından nasıl bu kadar kolay vazgeçerler? Ben bunu ''güce tapınma'', ''güce korkudan beslenen saygı duyma'' reflekslerine bağlamanın doğru olacağını düşünüyorum. Cumhuriyet ile birlikte başlayan -ki Anadolu insanının yaşamında en büyük devrim olarak değerlendirdiğim- ''birey yaratma'' çabaları, bütününün parçası olmanın yaşattığı haz ve ''güvende hissetme'' güdüsüne yenildiğinden bu yana işler iyi gitmiyor.
Girişteki sorunun yanıtını buradan aramaya başlamak gerekiyor bence. Kişisel varlığının tek başına da birşey ifade ettiğinin bir türlü farkında olmayanlar için kaybedildiklerinde boşlukları hissedilmeyen iki kavram ''şeref'' ve ''namus''...
Bu öyle bir süreçtir ki bir kere inceltmeye başlarsanız bu iki kavramı bedeninizde, satar savarsınız ve savurursunuz yine de bitmez. Çünkü şeref ve namusunuzun müşterisi hiç bitmez. Güce tapınırken, ondan korkarken de kendini böyle güvende hissedersin.
Şöyle bir başınızı kaldırın, etrafınıza bakın. Böyle insanlardan ne kadar çok olduğunu ve yosun tabakası gibi atiyi nasıl da kapladıklarını göreceksiniz. Aslına bakarsınız, bu insanlar için en büyük sorun, evlatlarına miras olarak bırakacakları hiçbir şey kalmaması. Para, mal, mülk ne ifade eder? Babalar çocuklarına kısacık ömürlerinde kırdırmadıkları onularını ve ezdirmedikleri şereflerini miras bırakmalı. İnanın gerisi yalan.
Yine bir soruyla bitirelim; insanların gözündeki vaziyetiniz '3 kuruş' seviyesine düştükten sonra '100 kuruş' malınız olmuş neye yarar?
Yorumlar