Ana içeriğe atla

Dilerim ki...

Üşengeç sonbahar filizleniyor umarsız yollarda ve yollar kapalı her yöne istesen de istemesen de. Sisli, puslu akşamlar, hasret bir damla güneşe. Kuzeyden kararıyor hava, yağmur tadı var gökyüzünde. Gelincik tarlası darmadağın olacak birazdan, nümayiş telaşı dört bir yanda. Hüzün yüzleri gölgeliyor, ısrarlı. Kopacak birazdan sanki kıyamet, gökyüzü allak bullak. Bir kızıllık kesiyor dört bir yanı bir ateş sarısı.
Yol derinden akıyor anılara, geçmişe. Her adımda yürek daralıyor, kan akmıyor, tıkanıyor damarlarda. Ağla hadi, boşalsın göz pınarların, tek bir damla kalmasın beddua yüklü bakışlarda.
Öylece, kalakalmış hınzır köpürmeler. Yosun bağlamış rüyalarda zehir uzatan ellerine dokunamamayı bile dert edinmeyi paye biçtim kendime.
Niran sarmışken dört bir yanı, deva dilenmem kimseden bilesin. Haber gelecek, ulak yolda, peşinde inkarlar, hınçlar, arzular, nihayetler… Sevda bir hurafe mi milyon yılları kaplayan, bölük pörçük? Bir yalanın, kalplerinin kendilerine oynadığı oyunun peşinde koşarken helak olmuş, toprağın bile anlamlandıramadığı dimağlara selam olsun binlerce kez.
Bu nasıl bir telaştır ki hiç bitmez ya da tüketir, gider. Mülteci aşkların çözülemeyen denklemlerinin bilinmezliği korurken sırrını, korkarım gideceksin. Yol uzun… Bu sorgu hali daha ne kadar hüküm sürecek? Dağdaki son kardelene kadar hesap hesap, ölçüle biçile yaşanacak duyguların dilsizliğini kime anlatacaksın?
Kuytu dağların, kuytu oluklarında, serin rüzgarlarla yaprakları titreyen herhangi bir çiçek olmanı dilerim. Dilerim ki özgürlüğün tadını çıkar, hapsolana dek bir gönüle…


Özgür Çoban

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneme...

Sımsıkı sarılmıştın bana, sımsıcak, "oğlum dikkat kendine oralarda" diyerek. Son vedaydı, son sarılma, yanaklardan süzülen son damlalar. Bakamadım yeniden arabamın aynasından ayrılırken yanından. Biliyordum ki umutsuz gözyaşları ıslatıyordu yorgun, bitkin gözlerini . "Kurtul o makinelerle dolu hastane odasından" demiştim sana. Kurtuldun mu bitanem? Minicik bedeninin çektiği acılar bitti mi? Alnın akça pakça, yüreğinde kapanmamış hiçbir hesap kalmaksızın süzüldün gittin sana can verenin, seni anne, seni anneannem yapanın yanına.  Biliyorum orada da sevecekler seni. Sımsıcak kalbinle kavrayacaksın başka kalpleri. Söz verdi melekler, hiç bırakmayacaklar ellerini. Sonra içindeki genç kadın özgür artık alabildiğince. Mutlu olacaksın biliyorum bunu tüm kalbimle.  Kimsesiz günlerinin beş çocuklu annesiydin. Ne kadar yorgun bir o kadar güçlü kadındın sen. Bir son sihir istemiştim, beklemiştim senden. Olmadı, gösteremedin bitanem, tontonum. Anneannem olduğun için, o çelikten

Bu mektup sana...

Kömür karası gözlerinin arasına sıkışıp kalmış gönlümü kurtarmak mümkün mü? Yüreğine çekildin, sımsıkı kapalı kapılar. Bir ışık bekliyorum bilesin. O sımsıkı kapalı kapının ardından sızacak minicik bir ışığı bekliyorum. Gülerken ağlıyorsun farketmedim mi sanıyorsun? Hissetmek o kadar zahmetsizce, zorlanmadan kalbindeki isyanı, ne kolay biliyor musun? Mutluluk çiçekleri açmıyor artık senin topraklarında. Kendini mahkum ettiğin çıkmazdan kurtulman bu kadar zor mu? Duygularına vurduğun prangaları sök at ne olursun. Sen mutlu ol yeter ki varsın yansın dünya. Hayatın seni kavramasını daha ne kadar engelleyebilirsin söyle bana? Kavradı yaşam belki de seni gönlünün en gizli, hisli yerlerinde, bunu kabul etmek istemiyorsun. Neden bir ses çıkmıyor, neden kapılar kapalı sımsıkı? Anlıyorum seni, silmek zor gönülde yıllardır birikmiş, kederin eşlik ettiği yalnızlığı. İçten içe açılmış, hiç kabuk bağlamamış, derin yaraların izlerini yok etmek zor. Kaldır başını artık kubbelerin arasından, yüreklice

Başlıksız...

Varsıl sevdaların bitmez sanıldığı, keşmekeşlerin sinsiliğinden uzakta bahtiyar hayatların yakınında bir umut... Çürümüş yelkovan ile akrepten medet uman, paslanmış hislerin esaretinden azat olmak. Ciğersiz, kalıpsız sevdaların azap dolu serzenişlerini görmemezlikten gelmek. ---o--- Işığı görmek belki de her hüznün ardında... Hangi ayrılık, hangi kopuş bu kadar yaralar? Hangi gidiş bu kadar acımasız, bu kadar yalan? Hangi veda bu kadar umursamaz, bu kadar gamsız? Kalben çöküş, inciniş...