Üşengeç sonbahar filizleniyor umarsız yollarda ve yollar kapalı her yöne istesen de istemesen de. Sisli, puslu akşamlar, hasret bir damla güneşe. Kuzeyden kararıyor hava, yağmur tadı var gökyüzünde. Gelincik tarlası darmadağın olacak birazdan, nümayiş telaşı dört bir yanda. Hüzün yüzleri gölgeliyor, ısrarlı. Kopacak birazdan sanki kıyamet, gökyüzü allak bullak. Bir kızıllık kesiyor dört bir yanı bir ateş sarısı.
Yol derinden akıyor anılara, geçmişe. Her adımda yürek daralıyor, kan akmıyor, tıkanıyor damarlarda. Ağla hadi, boşalsın göz pınarların, tek bir damla kalmasın beddua yüklü bakışlarda.
Öylece, kalakalmış hınzır köpürmeler. Yosun bağlamış rüyalarda zehir uzatan ellerine dokunamamayı bile dert edinmeyi paye biçtim kendime.
Niran sarmışken dört bir yanı, deva dilenmem kimseden bilesin. Haber gelecek, ulak yolda, peşinde inkarlar, hınçlar, arzular, nihayetler… Sevda bir hurafe mi milyon yılları kaplayan, bölük pörçük? Bir yalanın, kalplerinin kendilerine oynadığı oyunun peşinde koşarken helak olmuş, toprağın bile anlamlandıramadığı dimağlara selam olsun binlerce kez.
Bu nasıl bir telaştır ki hiç bitmez ya da tüketir, gider. Mülteci aşkların çözülemeyen denklemlerinin bilinmezliği korurken sırrını, korkarım gideceksin. Yol uzun… Bu sorgu hali daha ne kadar hüküm sürecek? Dağdaki son kardelene kadar hesap hesap, ölçüle biçile yaşanacak duyguların dilsizliğini kime anlatacaksın?
Kuytu dağların, kuytu oluklarında, serin rüzgarlarla yaprakları titreyen herhangi bir çiçek olmanı dilerim. Dilerim ki özgürlüğün tadını çıkar, hapsolana dek bir gönüle…
Özgür Çoban
Yol derinden akıyor anılara, geçmişe. Her adımda yürek daralıyor, kan akmıyor, tıkanıyor damarlarda. Ağla hadi, boşalsın göz pınarların, tek bir damla kalmasın beddua yüklü bakışlarda.
Öylece, kalakalmış hınzır köpürmeler. Yosun bağlamış rüyalarda zehir uzatan ellerine dokunamamayı bile dert edinmeyi paye biçtim kendime.
Niran sarmışken dört bir yanı, deva dilenmem kimseden bilesin. Haber gelecek, ulak yolda, peşinde inkarlar, hınçlar, arzular, nihayetler… Sevda bir hurafe mi milyon yılları kaplayan, bölük pörçük? Bir yalanın, kalplerinin kendilerine oynadığı oyunun peşinde koşarken helak olmuş, toprağın bile anlamlandıramadığı dimağlara selam olsun binlerce kez.
Bu nasıl bir telaştır ki hiç bitmez ya da tüketir, gider. Mülteci aşkların çözülemeyen denklemlerinin bilinmezliği korurken sırrını, korkarım gideceksin. Yol uzun… Bu sorgu hali daha ne kadar hüküm sürecek? Dağdaki son kardelene kadar hesap hesap, ölçüle biçile yaşanacak duyguların dilsizliğini kime anlatacaksın?
Kuytu dağların, kuytu oluklarında, serin rüzgarlarla yaprakları titreyen herhangi bir çiçek olmanı dilerim. Dilerim ki özgürlüğün tadını çıkar, hapsolana dek bir gönüle…
Özgür Çoban
Yorumlar